29 Mayıs 2015 Cuma

Sigarayı Nasıl Bıraktım?


    İlk yazım bu konuya kısmetmiş. Sigarayı bırakmamın ikinci ayını doldurduğum gün başka konu üzerine yazmak istemedim tabii ki. Bırakanların hepsi önce sigarayı bırakmayı isteyeceksin diyor. Kısmen katılıyorum kısmen katılmıyorum. Çünkü ben istemeye istemeye bıraktım. Son sigaramı içtikten iki hafta sonra her sabah kendimi tebrik ederek uyanmaya başladım.
    Tütünle ilk tanışmam lise 1. sınıfın sonuna denk geliyor. Sigarayla tanışmam ise üniversite yıllarıma. "Benim iradem sağlam istediğim zaman bırakabilirim." demeyi her fırsatta ihmal etmedim tabii ki her sigara tiryakisi gibi :).
    İlk sigarayı bırakma denemem sadece fikri açından olsada askerdeydi. Askere gidince bırakırım düşüncesinin yanlış olduğunu teslim olmamın ilk saatinde anlamış oldum. Askerliğin stresini bir yana koyuyorum, orada daha farklı anlamlar yüklemiştim sigaraya. Aslında sadece ben değilim o anlamları yükleyen. İçen herkesin yüklediğine eminim. Sevdiklerimi düşünürken yanımda olan bir arkadaş gibiydi. Çektiğim her nefeste sanki beni anlıyor gibiydi, sosyalleşme aracıydı, sıkıntılı anlarımın kurtarıcısıydı (!).
    Askerdeki ilk haftamda hasta oldum. Ciğerlerim sökülürcesine öksürüyorum, ateşler içersinde uyanıyorum, geceleri sürekli terliyorum. Güç bela revire gittiğimde kaytarmaya çalışan yüzlerce askerden biri olduğumu düşünen doktor hiçbirşeyimin olmadığını söyleyerek beni geri yolluyor. Acemilik dönemim bitince bir hafta izin alıp Ankara'da hastaneye gittim. Neticede bir sürü röntgenin incelemenin ardından sinüzit teşhisiyle yolladılar.
    Usta birliğime gittiğimde de sorunlar peşimi bırakmadı ne yazık ki. Her 4-5 cümle sonra öksürükler başladı. Sabah uyanınca ciğerlerim sökülene kadar öksürmeye devam ediyordum. Bir tanecik arkadaşımın farklı şekillerini de keşfetmiştim. Sarma sigarayla tanışmıştım. İçmek için biraz zahmetliydi ama hem makul fiyatlı olması hemde daha enteresan gelmesi cezbetmişti beni. Günde yaklaşık olarak 2 pakete denk gelen bir miktara ulaşmıştım.Dönünce bırakırım dedim.Sene 2012.
    2015 Ocak ayında hiç yanımdan ayırmadığım canım arkadaşımın farklı yönlerini tanımış oldum. Alışmış olduğum sabah öksürük nöbetlerimin bir tanesinden sonra lavaboda kan olduğunu fark ettim. Akciğerlerimden kan geldiğini anlayınca biraz panik oldum tabi. İşe gider gitmez doktoru arayıp randevumu aldım. Röntgenler çekildi. Doktorun incelemelerinden sonra kanamaya sebep olacak bir bulguya rastlanmadı. Burada doktorun önemini çok daha iyi anladım. Doktorum, daha önce gittiğim doktorlardan farklı olarak kanın peşine düşmem gerektiğini söyledi. Belki de birçok doktorun yapmayacağı şeyi yaparak kendi hastanelerinde bu süreci sağlıklı yürütemeyeceğimi (özel hastane), alternatiflere göz atmam gerektiğini söyledi. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıklarına başvurdum. Çektirdiğim tomografide tabiki çiçek bahçesi çıkmadı. Nodüllerle ve hava kistleriyle dolu tomografi sonucumu alarak doktora gittim.Hayatımda ilk kez kanserle aynı cümle içerisinde anılıyordum!Çok şükür ki sadece şüphede kaldı.
    Tomografi sonucu tetkikleri beraberinde getirdi. Fortumu bana bağladılar!. Hepsi birbirinden can sıkıcı bir sürü tetkik yaptırdım en can sıkıcısı tabii ki bronkoskopiydi.Bu arada yıldırırmı Türk delikanlısını öksürüktü,bronkoskopiydi falan?! Çıktım bronkoskopiden yaktım bi sigara. Bu arada Ocak itibariyle sigara tüketimim günde 1,5 paket normal zamanlarda, alkolle beraber 2-3 paket civarındaydı. Üzerine Kıbrıs'a gittim. Türk delikanlısı orada da durmadı pek tabii, değişik markaları denemek lazımdı. Sigarayı bırakmak için Kıbrıstayken bir hedef daha konuldu. Döner dönmez bırakacaktım!
    Bu arada hiç bırakmayı denemedim mi? Denemez olurmuyum defalarca denedim. en fazla 7 gün sürdü. 4-5 günlük Kıbrıs gezimi Mart ayında yaptım. Mart'a kadar 2-3 defa daha bırlığımı sakmayı denedim en fazla 24 saat sürdü.
    Tetkik sonuçlarımın çıkmasıda Kıbrıs dönüşümü buldu. Sonuçlarımı toparladığım gibi doktorun yanına gittim. Hastalığımı sorduğumda "langerhans hücreli histiositozit x" gibi bişey söyledi. (ilk başlarda telaffuz edemediğimden, arkadaşlarım sorduğunda "tövbe estağfurullah Alman milis kuvvetleri gibi bişey" demekle yetiniyordum). Hastalığın çok ciddi olduğunu, assistanlığını yaparken ilk karşılaştığı hastalık olduğunu söyledi. En can alıcı kısmı benim "yazık oldu yaşı daha gençti" demesi oldu tabii ki! Canım arkadaşımın sırtımdan vurduğunu o an anladım. Çünkü hastalığın tek sebebinin sigara olduğunu öğrendim.
    Sigarayı kendi başıma bırakamıyorsam kendilerinin yardımcı olabileceklerini söyledi seve seve kabul ettim. Hastanenin sigara bırakmayla ilgili bölümüne gittim bir kutu ilaç verdiler. Kullanımının ne şekilde olduğunu tatlı tatlı anlattı hemşire hanım sağolsun sonunada eklemeyi ihmal etmedi

 -Tedaviniz süresince (3 ay) alkol almayacaksınız.
 - Hiç mi? (!)
 - Hiç.
 
 Baktım durumun vahameti büyük, yerim lan dedim ilacını. İlaçsız nasıl bırakılıyormuş bu meret araştırmaya başladım. Ben ki, ne yeşil çaylar ne otlar ne filmler kitaplar denemiş olan insan bu sefer ilaçsız olarak bırakacaktım! Rakıdan ayrılmak ne demek?!
    Biorezonans diye birşey gördüm. Sürekli reklamlarını, fırsat sitelkerinde fırsat kuponlarını görüp ciddiye almadığım  bir sistem. Aradım hemen, ticari kaygılarla konuştuğu her halinden belli olan bir abla kesinlikle ilaçla bırakmamam gerektiğini Norveçte intihara varan vakaların olduğundan falan bahsetti, tabiki ciddiye almadım. Söylediği tutar benim 2 haftalık sigaraya verdiğim para kadar olunca denemeye karar verdim. Çok samimi söylüyorum hayatımda gördüğüm en saçma yöntem.
    Seansa gitmeden 2-3 gün önce bir diyet uyguladım. Merkezin kapısının önünden 4 tane sigara içmeyi ihmal etmedim ve içeri girdim. Elime iki tane elektrot denilen metal çubuğu tutuşturdular başımada bi tane kulaklık taktılar. Kulaklıktan tıkır tıkır sesler veriyorlar,elektrotların sayesinde de vücudumdaki organların kemiklerin vs. frekansını ölçtüğünü söylüyorlar. Ekrana bakıyorum Rusça yazıyor. İnancım iyice gitti tabi. Yani tıbbi terimi geçtim şarkı sözü yazsa nerden anlayacağım Kiril Alfabesi lan bu! Neyse frekansı ölçtüler, bir tane sigara yakıp yarısına kadar içmemi söylediler,dibine kadar geldim södürüp külleriyle verdim görevliye. Cihazın bir bölmesine koydu küllerin frekansını ölçtü. Bi yandan söyleniyorum kendi kendime geldik iyi tokatlıyorlar burda adamı, ulan gitti iki paket sigara parası falan, bi yandan adam sigaranın vücudumda yarattığı frekansı nasıl ölçeceğini anlatıyor. Ölçümden sonra aynı yöntemle ters frekans vereceklerini söylüyor. Neyse bu işlemlerde yapıldı. Gelelim en saçma kısıma.. Su dolu ufak pet şişeyi külü koyduğu bölmeye koyup frekans yükledi! canım ne zaman isterse bu sudan içmem gerektiğini söyledi.İçimden lan diyorum okunmuş suya ihtiyacım olsa size niye geleyim falan filan, elimde ufak bir pet şişe suyla, siz artık sigarayı bıraktınız dedi ve yolladı. Eklemeyi ihmal etmedi sağolsun.7. ve 21. günde birer seans daha yapacakmışız. Canım ne zaman sigara isterse ek seans talep edebilirmişim.
    Tokatlanmanın verdiği hisle dışarıya çıktım. Tabi orada olayın galeyanına gelmedim değil. Hemen paketi buruşturmalar çakmağı fırlatmalar falan gibi bir takım hareketlerin hepsi bende. 1 saat geçti sigara isteği yok, 2 saat geçti yok, 3,4,5,6....
    Anlamadığım bir şekilde iki hafta hiç sigara istemedim. En büyük sınavımı vermeye geldi sıra. Rakıların biri gidiyor diğeri geliyor sonunda krize giriyorum. Sigarayı ağzıma koyuyorum,çakmak bulamıyorum! Ara tara çakmağı bulamıyorum ve sinirlenip sigarayı atıyorum.
    O son sigarayı içtiğimin üzerinden tam iki ay geçti. Mantığıma oturtamadığım sistem sayesindemi yoksa gerçekten kendiliğimden mi bıraktım bunu hala anlamış değilim. Önemli olan anlamam değil zaten. Şimdi her sabah uyandığımda kendimi tebrik ederek başlıyorum güne.
    Merak edenler için söyleyeyim, kilo almadım çünkü aşırı yeme isteğim olmadı, herhangi bir yoksunluk çekmedim, ilk başlarda el alışkanlığı itibariyle çok az canım istedi ama ilk haftadan sonra onuda atlattım, sosyalleşme aracı olmadığını ve hem rakıyla hem benimle arkadaş olmadığını gördüm. Reklam kokan bir yazı olmasını istemediğim için bıraktıran kurumun adını vermiyorum ama şunu söyleyebilirim ne kadar saçma bir sistemde olsa denemeye değer. İki haftalık sigara paranızı ayırın, bu yöntemle bırakamayan insanların hikayelerine kulaklarınızı tıkayın ve internette gözünüzü kestirdiğiniz bir merkeze başvurun.
    Sağlıklı günler!

26 Mayıs 2015 Salı

Halvetî Rûhî

 Halveti Ruhi, bir bardak kahvenin ürünüdür aslında. Kendi başıma içtiğim bir kahvenin sayesinde oluştu bugün saat 21.30 sularında. Bir çoğumuzun başına geldiği gibi anlattığım şeyleri dinleyecek birilerini bulamadığımdan yazmaya karar verdim. Yani dinlemeyen insanlar yetmedi birazda okumayacak olan insanları bulmalıyım dedim.
 Evet ilk paragraf biraz fazla karamsar,depresif oldu farkındayım. Fakat bu blog her zaman öyle olmayacak. Tek bir konu üzerine yazmak için açmadım burayı. Bir nevi günlük yaşantımı yansıtmak istedim. Üzerinde konuşabileceğim fikirlerimi söyleyebileceğim her şey için açtım. Bazen yemek yediğim bir restaurant, bazen gidip izlediğim bir film, bazen de rakıya atılan iki buzun erimesini izlerken aklımdan geçenler.
 Kısacası kimsenin dinlemeye tenezzül etmeyeceği şeyleri yazmaya geldim.